17 Ağustos!!!!!

Türkiye'nin en en en uzun gecesi.
Hepimizin en büyük acısı.
Hepimizin en büyük kaybı.
Hepimizin en acı gecesi ve ardından gelen günleri...

Bugün 17 Ağustos.
1999 senesi bu gece yaşananların tarifi yok. Oralarda olup da birebir yaşayanlar içinse kelime yok. 
Bugün millet olarak bugün boğazımızda hep bir düğüm var. Hep geçmişteyiz, neler olduğunu bir kez daha hatırlıyoruz. Keşke olmasaydı diyoruz ama keşkeler bazen işe yaramıyor malesef.

Buralarda deprem olduğunda ben Mersin'de yaşıyordum. Ben yaşamadım depremi birebir ama en en en yakın arkadaşım, canımın canı, kardeşim yaşadı hem de en acı şekilde. 
Tatillerinin bitmesine ve bizim kavuşmamız 1 gün kalmıştı. Hatta dönecekleri gün Yalova'ya geçmeye karar vermişlerdi üzüntüden ölmüştük. Birbirimize yaz başında defter vermiştik, birlikte değilken günlük tutalım diye. Ayrı geçen zamanlarımızı sonra okuyup yaşamış olalım diye. Hiç unutma okulun son günü okul dolabımda duranmavi defteri son dakika da vermiştim ona yaz mutlaka diye. Bilseydim mutlulukla başladığı defteri acıyla kapatacağını...Bilemedim, keşke bilebilseydim.

Sabah uyandığımda evde bir endişe vardı. Gizli bir suskunluk vardı. İstanbul'daki hala aranıyordu iyimi diye. Ama onlardan bahsetmiyordu babam hiç, ne diyeceğini nasıl ulaşacağını bilemediğindendi. İçi gidiyordu çünkü kızı gibi, ben gibi severdi hem arkadaşımı hem de ailesi ailemizdi. Önümüzdeki yaz için müthiş planlar vardı üstelik, aynı yazlıktan evler alınmıştı artık her salise birlikte olacaktık. 

Babamın neler olup bittiğini anlatması ve ulaşmaya çalışma çabalarımız başladı. Evden çıktık, babanneme gittik ben sanki ölüyorum, o duygumu anlatmama imkan yok. Telefonlar susmuyor, annem babam arkadaşlarımızdan haber alan var mı diye aileleri arıyor soruyor. Onlara ulaşılmaya çalışılıyor yoklar, telefonlar çekmiyor. 

O sabah imkansız denen şeyin ne demek olduğunu anladığım ilk sabah. Çaresizliğin ne demek olduğunu anladığım ilk sabah. Onun gibi bir sabah daha olmadı.

Uzun saatler sonra gelen acı haber. Evet en yakın arkadaşım yaşıyordu, hastanedeydi ama geri kalan ev halkı...Hepsi mi dedim, hepsi dediler... Yani annesi, kardeşi, halası, babannesi...Hepsi....!

Ve ardından gelen mavi kaplı defterli kızı tvcilerden biri buldu, ana habere çıkarttı. 
Günler sonra ilk defa tvde görecektim ölüyordum meraktan. Her gün konuşuyorduk ama görebilmek başkaydı tabii.En yakın diğer arkadaşımız ve ailelerimiz oturduk, bekledik. 
TV'De onu gördüğüm ve o dill bu ya dediğim an ve onun olduğunu anladım an attığım çığlık ve gözyaşlarımın tarifi yok. O olamazdı çünkü neler olmuştu ona, benim güzel sarı saçlı canım arkadaşıma. Daha sonra hemen telde konuştuk. "Nasıl görünüyorum?" dedi "Dünyalar kadar güzel"dedim. Dedim ama içimin acısı...

Ben tek çocuğum. Bundan dolayı dostlarımı özenle seçtim ki kardeşlerim olsunlar. O işte onların en başında gelenlerden. Herşeyimi sansürsüz paylaştığım tek insan belki de. 
Neler çekti, neler yaşadı, yaşadık. Ama bir an bile birbirimize kızmadık, küsmedik, darılmadık. Ben biraz anlayışlı taraf oldum, bekledim sabırla. Çok özledim ama bekledim. Ve bir gün o telefeon geldi ve gözyaşları.
Biz ayrılamazmışız onu anladık. Meğer kardeşlik bunu gerektirirmiş.
Ve o andan sonra diğer yaşananlar...Ve hep birlikte herşeyin üstesinden gelmemiz.

Şimdi düşünüyorum da çok güzel yetiştirmişler bizi şükürler olsun ki. 
O günlerden bugünlere geldi. Şimdi ikimizde evli hatta o çocuklu, kariyer sahibi insanlar olduk. hep hayal kurardık kimlerle evleneceğiz acaba diye aynı mesleği yapan hatta şu an aynı yerde çalışan kocalarımız var ve çok iyi anlaşıyorlar:) Hayallerimiz gerçek oldu anlayacağınız:)))))
20 yıldır birlikteyiz inşallah bir ömür de hep birlikte, genişleyen ailemizle birlikte olmaya devam edeceğiz.

Her sene bugün onu arayamam, yanında olamam ama kalbim hep onunla, onlarla.
Huzurla uyusanlar canlarım, çok özledik...








Yorumlar

Popüler Yayınlar